İbn-i Sabbah,
Haşhaşileri ve İnanç Sistemi
Orijinal
Adı: Alamut
Çeviri
adı: Fedailerin Kalesi Alamut
Yazar:
Wladimir Bartol
Çeviri:
Atilla Dirim
Yayınevi:
Yurt Kitap-Yayın
Baskı
sayısı: 5. Baskı
Baskı
yeri, Baskı Tarihi: Ocak 2008, Ankara
“Boş yere onları uyandırmaya ve
aydınlatmaya çalışmıştım. İnsanların büyük kısmının hakikatin ne olduğuna ilgi
duyduğuna inanıyor musun yoksa? Umurlarında bile değil! Tek istedikleri
rahatlarının bozulmaması ve hayal güçlerini canlı tutmak için masallar.” (Fedailerin
Kalesi Alamut, s. 454)
Fedailerin Kalesi Alamut, yazar Wladimir
Bartol tarafından 1938 yılında yazarın ana dili olan Slovence kaleme alınmıştır
ve dokuz ayda tamamlanmıştır. İlk başlarda aradığı ilgiyi bulamamak ile
birlikte, tehlikeli görülmüş ve el altından satılmıştır. Alamut Kalesini yazar
bize iki açıdan anlatmıştır. Cennet bahçelerinin sakinlerinden genç bir kız
olan Halime ile bize, Hasan İbn-i Sabbah’ın yeryüzündeki cennet bahçelerini
yaratımını ve gerçeğe dönüştürmesini anlatırken; genç İbn-i Tahir ile bize,
Hasan İbn-i Sabbah’ın fedaileri yaratışını ve hepsini bu işleyen çarkın bir
parçası haline getirişini anlatmıştır. Kitap büyük bir cennet hayalcisi olan
Hasan İbn-i Sabbah’ın bir peygambere, Seyduna’ya dönüşüp insanlara istedikleri
masalları verip, onarın inancını kullanarak yarattığı dişli inanç sistemi ele
almaktadır.
Üç gençlik arkadaşı kendi değimleri ile taht
hırsızlarını alt etmeye yemin
etmişlerdi. Sadece biri, bu belki çocukça olan düşünceye sonuna kadar sadık
kaldı, Hasan İbn-i Sabbah. Hasan güçlü, yenilmez, herkesin korku ve gıpta ile
bakacağı bir ordu yaratmak istiyordu. İnsanları uyandırmaya ve ayaklandırmaya
çalıştı ama kısa sürede tembelliklerinden ve bu masallara olan inançlarından
kopmaktan, ufuklarını açmaktan ne kadar aciz canlılar olduğunu kavradı. İnsanlar
bu masalları ile o kadar mutluydular ki gerçek İsmaili öğretisini
kabullenmediler.
“Hiçbir
şey gerçek değildir, her şeye izin vardır!"
(Fedailerin Kalesi Alamut, s. 399)
Hasan’ı koca bir yalancı olmakla
suçladılar, tıpkı onları bu hayal dünyasından çıkarmak isteyen her kişi gibi. Gerçek
onlar için kabul edilemez bir yalandı çünkü. Hasan’ın amacına ulaşması için
artık tek bir yol kalmıştı artık onların istediği masalcı olmak, masallar
yazmak ve anlatmak. Ondan önceki, gerçeği
tüm çıplaklığı ve çirkinliği ile görebilenler gibi. Bu ordusu için öyle
askerler yaratmalıydı ki, bütün sultanların ve hükümdarların kendi kelleleri
için endişelenmelerinin vakti gelmeliydi.
"İnanan
bir kişinin yapamayacağı bir şey yoktur."
- Hz. İsa
Hasan İbn-i Sabbah, Hz. Muhammed, binlerden
oluşan bir kitleyi arkasından sürükleyen büyük peygamber, gibi olmalıydı ama Hz.
Muhammed’in bir avantajı vardı bütün bu adamlarının ölümden korkmamasını
sağlayacak, ölümün kollarına kendilerini severek bırakmalarını sağlayacak olan
şeyleri vaat etmişti onlara. Onları, hak yolunda ki bir ölümden sonra
karşılayacak olan cennet bahçelerinden bahsetmiş ve onlara bu kapılarını
açmıştır. Bunu geçebilecek tek bir şey vardı; o da insanlara gerçek dünyadan,
cennet bahçelerine yapacakları bir yolculuk ayarlamak ve onların mükâfatlarının
ölümden sonra bu bahçelerde sonsuza kadar yaşamak olduğunu müjdelemekti. Bu askerlerden
daha sonralar fedai kelimesi ile bahsedilecekti ki “Fidâ’î” yani “Kendini Feda
Eden” anlamına gelmektedir.
İlk cennet seyahati gerçekleşti, Hasan İbn-i
Sabbah’ın istediği ordunun dişli çarkları tıkırdamaya başladı. İnsanlar
istedikleri masalı almışlardı artık mutluydular. Artık ölümden korkmuyor,
ölümlerine kalan günleri sayıyorlardı. Seyduna’nın bir emri ile yüzlerinde o
masallara inancın verdiği mutluluğun çocukça gülümsemesi ile bir an için bile
tereddüt etmeden kendilerini hançerleyip, kuleden aşağı atabiliyorlardı, çılgınlar
gibi ölüme koşuyorlardı. Tıpkı
Yusuf ve Süleyman gibi, çünkü artık onlar için ölüm cennet bahçelerine giden
yolda geçilmesi gereken kolay bir aşamadan başka bir şey değildi.
"İnanç, Tanrı'nın
yüceliğine ve güzelliğine karşı duyulan güven duygusudur. Bu, öylesine kesin
bir duygudur ki, insan bunun için hayatını binlerce kez tehlikeye
atabilir."
- Martin Luther
Martin
Luther’in sadece söylemek ile yetindiği şeyi Hasan İbn-i Sabbah fedaileri ile
yıllar önce kanıtlamıştı. Seyduna ilk cennet ziyaretçilerini, küçük
seyahatlerine uğurlamadan önce onlara bütün bu anlattıklarına inanıp
inanmadıklarını sordu. Hepsi ne kadar iman ettiklerini söyledilerse de imanlarının
tam olmadıklarını fark etmişti ama fedailerin bu geziden dönünce fikirleri
tamamen değişmişti. Sonuna kadar inanan ve iman eden ayaklı hançerlerden başka
bir şey değillerdi artık çünkü Seyduna’nın yüceliğini fark etmişlerdi.
"İnsanın elinden inancını
alsaydınız, bir koyun sürüsünün tarihinden başka bir insanlık tarihi
olmazdı." -Henry Bulwer
İnsanlık
tarihi var olduğundan beri dinler de var olmuştur ve kendi dinini hâkim kılmak
isteyen, peşinde binleri sürükleyen peygamberler tarafından amaçlarına ulaşmak
için çıktıkları yolda ölen insanlar, sadece küçük kayıplar olmuştur. Seyduna’nın
kurduğu bu düzenin farkında olan Meryem ve kendi öz oğlu Hüseyin gibi insanlar
bu sistemin dişli çarklarında ezilip yok olmuşlardır ama tarihte ki diğer
örnekleri gibi Seyduna için biraz üzücü küçük kayıplardan fazlası
olmamışlardır.
İman, gerçeği bilmek
istememektir. - Friedrich Nietzsche
Din, yardım olmadan bilinmeyenle
başa çıkamayacak kadar zayıf insanların koltuk değneğidir. -Robert
Heinlein
İnsanlar
etraflarındaki dünyada olan olayları anlamak için uğraşmak yerine, genellikle önlerine
konulan hikâyelere inanmayı daha kolay buluyorlar ve onları bundan
uzaklaştırmaya ve araştırmaya çağıran insanları büyük yalancılar olmakla
suçluyorlar. Yukarıdaki alıntılarda Friedrich Nietzsche ve Robert Heinlein
dediği ve Wladimir Bartol’un da kitabında da akıcı ve yalın bir dil ile
bahsettiği gibi inanç insanların bilmek istemedikleri gerçeğe verilen isimdir.
Kaynakça:
Bartol, Wladimir,
Fedailer Kalesi Alamut, Roman, Yurt Kitap-Yayın, 2008, Sayfa, 399, 454
Dirim, Atilla, Yazar Üstüne, Son Söz, 1998
Lockhart, Laurence, Hasan-ı Sabbah ve
Haşişiler, Makale, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 26,
Erzurum, 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder